27 Tem 2007

ABD’de yapilamayan ‘Baska dilde vekil yemini’ Turkiye’de yapilabilir mi?



ABD’de yapılamayan ‘Başka dilde vekil yemini’ Türkiye’de yapılabilir mi?


Netfirms Advantage


27.07.2007

KUBİLAY ÇELİK
kubilayc@gmail.com


ABD; yeryüzünün en özgür ülkesi... Dünyanın; demokrasi, insan hakları, fikir özgürlüğü gibi birtakım ulvi değerlerinin bekçiliğine soyunmuş bir ülke.
Peki böylesine uygar ve özgür (!) bir ülkede, her şeye izin var mı?
Örneğin ABD yasaları; ülkenin en yüce çatısı olan Kongre’deki Senatör ve Temsilciler Meclisi Üyeleri’nin (milletvekilleri) yemin töreninde, başka bir dilde yemin etmelerine izin verir mi?
Asla...
Ya da yasalar izin vermediği halde; milletvekillerinden biri; “Arkadaş, ben, kendi anadilim’le yemin edeceğim” diyebilir mi, buna yeltenebilir mi?
Böyle bir olay; “9 şiddetindeki bir depremden daha, korkunç olur” Amerikalı yetkililer ve halk için.
*

Link to main page with intro

Oysa hepimiz Amerika’nın kimlerden kurulduğunu üç aşağı, beş yukarı biliriz.
Toprakların gerçek sahibi Kızılderilileri bir yana koyarsak, bugün “ABD’yi oluşturan herkes” dünyanın değişik bir yerinden gelmiştir.
Örneğin; Şu an görevde olan ABD Başkanı George W. Bush, İngiliz asıllıdır.
Başkan Yardımcısı Dick Cheney İrlanda asıllı,
Meclis Başkanı Bayan Nancy Pelosi ise İtalyan asıllıdır.
Ama hepsi Amerikalıdır.
*
İtalyan, Polonyalı, Alman, Hollandalı, İrlandalı, İngiliz, Fransız, İspanyol dillerini konuşanlar, Museviler ve diğer ülkelerden gelenler bu “Yeni Dünya”ya yerleşip, ABD’yi oluşturmuştur.
İsteyen sade vatandaş veya milletvekili aslını unutmayabilir. Kimsenin de buna bir itirazı olmaz.
Ancak iş Kongre çatısı altına gelince durum farklı.
Herkes resmi olarak; bir dil (İngilizce), bir bayrak kanununa uyar.
*
Şimdi gelelim Türkiye’ye...
Belli ki bu dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki (TBMM) oturumlar çok sancılı geçecek.
Bunu nereden mi biliyorum?
Seçilen vekillerin yaptığı açıklamalardan ve de niyetlerinden.
Ancak durum öyle gösteriyor ki; problemlerin kaynağını hep DTP saflarından “Bağımsız” milletvekili olarak seçilip, sonra yine DTP çatısı altında birleşecek olan Kürt kökenlilerden...
Çünkü gerek iktidar partisi AKP’de, gerekse muhalefet partileri CHP ile MHP’deki bazı vekiller, TBMM’deki yemin töreninde DTP’li milletvekillerinin, “Kürtçe yemin” edebileceğinden endişe ediyor.
Nitekim bu konu; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında, salı günü yapılan AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısında da ele alındı.
*
Sevelim ya da sevmeyelim; burası bizim ülkemizdir.
Bir devlet, bir bayrak, bir toprak ve bir dil (resmi olarak) etrafında toplanmak zorundayız.
Bu ülke ayrım yapmadan; bırakın Kürt kökenliyi, PKK yandaşını bile cezaevinden çıkarıp, yüce bir çatı olan TBMM’ye vekil olarak getirebiliyor.
Daha ne istenebilir ki?...
DTP kökenli milletvekilleri, Türkiye’de yaptıklarının çeyreğini ABD’de yapsınlar bakalım ne oluyor?
Ki bu Amerika; “Dünyanın en özgür ülkesi” olma iddiasını taşıyor.
*
Sözün özü şu: Türkiye büyük bir gemidir. Burada yaşadığımız sürece, nimetlerinden hep birlikte faydalanalım.
Eğer bu gemi okyanusta su alırsa batar ve içindeki tüm yolcular zarar görür.
Bu örnek, umarım TBMM çatısı altında gerginlik yaratmak isteyenlerin kulağına küpe olur.



Sarkozy, Avrupa’nın lideri olmak istiyor!
Nicolas Sarkozy; Fransa’da belediye başkanlığı yaptığı dönemden itibaren, tüm dikkatleri üzerine çekmesini bildi.
Ülkenin içişleri bakanlığını yaptığı yıllarda ise; kendisini zirveye taşıyan adam olan, dönemin Fransa cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın rakibini destekleyerek, yine gündeme oturmasını bildi.
Chirac’ın hışmına uğrayınca; Sarkozy de “intikam” amacıyla, onun kızıyla düşüp-kalkmaya başlayarak, yine dikkatleri üzerine topladı.
*
Sarkozy cumhurbaşkanı adayı olunca; seçim kampanyalarında eşi Cecilia ile katılması beklenirken, o hep yalnızdı.
Çünkü o dönemde kocasıyla arası limoni olan Cecilia, sevgilisiyle birlikte ABD’de tatil yapıyordu.
Kocasını bir değil, iki ayrı sevgiliyle aldatınca, Nicolas Sarkozy yine gündeme oturdu.
Tüm olanları olgunlukla karşılayan Mösyö Sarkozy; “Cumhurbaşkanı” seçilince, “aldatan kadın” Cecilia, “First Lady” olarak Elysee Sarayı’na döndü.
*
Sarkozy; hırsı ve ihtirasıyla Avrupa’ya da “geliyorum” mesajı vermeyi ihmal etmedi.
Avrupa Göç Yasası, AB Anayasası’na karşı çıkışı, Türkiye’yi AB’de istememesi ve Darfur Krizi onu hep gündemde tuttu.
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy şimdi de; Libya tarafından serbest bırakılan Bulgar hemşireleri kurtararak, yalnız Avrupa’nın değil, dünyanın odak noktası oldu.
Libya lideri Muammer Kaddafi’ye; karısı Cecilia’yı göndermekle yetinmeyip, birkaç gün sonra da kendisi gitti.
*
Nicolas Sarkozy şimdi ise; yıllarca İngiltere ve Almanya’nın gölgesinde kalan ülkesini, Avrupa’nın bir numarası yapma peşinde.
Fransa’yı “Avrupa’nın, Amerikası” yaparken, kendisi de Avrupa’nın George W. Bush’u olma arzusunda.
Avrupa’nın süper devletlerine baktığımızda Sarkozy’nin, hiç de haksız olmadığını görürüz.
İngiltere’nin yeni başbakanı Gordon Brown, renksiz,
Almanya Başbakanı Angela Merkel, zaten Sarkozy’nin emrinde,
İtalya Başbakanı Romano Prodi ise her an koltuğunu kaybetme telaşı içinde.
İşte bu yüzden Sarkozy’yi zorlayacak kimse de olmayınca; o da istediği gibi at oynatıyor...



Whales & Friends Animal Gift Catalog



Dikkat: Sakın trafikte kimseyle tartışmayın!
Cehennem sıcağının, beynimizi pişirdiği şu günlerde aman dikkat!..
Siz, siz olun özellikle trafikte kimseyle tartışmayın.
İnsanların siniri tepesinde... Bir de buna yürümeyen trafik, arabanın içinde kavrulan insanları ekleyin ve gerisini siz düşünün.
Son yıllarda korkunç bir biçimde artan “silâhlanma”yı da hesaba katarsanız, iş daha vahim bir hal alır.
Uyduruk bir nedenden dolayı, tartıştığınız kişinin o an nasıl bir ruh hali içinde olduğunu bilemezsiniz.
Hele bir de silâh taşıyor ve psikopat bir yapıya sahipse, iki kez dikkat edin
Ve sizi bekleyen sevdiklerinizi bir kez daha düşünün...