TAYYİP Erdoğan’ın ast kadrosundan Bağış bey’in, geçen hafta Pazar günü İngiliz gazetesinde çıkan demeci, bildiğiniz gibi ABD’yi zangır zangır sallamıştı!.. Ne demişti muhterem?..
 “Biz ABD mabede sallamayız, gireriz arkadaş!..” Çocuklarımızı, gene ardı ardına toprağa verdik ve ABD, Ankara’yı “sallamamaya” devam ediyor.. Daha doğrusu Ankara’yı sallama işini havale ettikleri “Şan mak kormik”mi ne bir sözcü “pış pışlamayı” sürdürüyor.. “ABD bu işin Türkiye ile Irak arasında görüşülerek, diyalog yolu ile çözüleceğinden emindir..” Hangi işin?.. “Irak’ın kuzeyindeki PKK unsurları”nın (ki ona Rice Hanım “Kürt partisi” falan diyor!..) Türkiye’ye saldırmaları işi.. Bizim iktidarın, ABD’ye bu konudaki “öfkesi”ni tahmin edebiliyoruz!.. Mesela Bağış bey’in ABD’lileri bulsa bir kaşık suda boğacağını biz biliyorduk da, İngilizler yazdıktan sonra tüm dünya ve tabii ABD’liler de artık “öfkeden” emindirler. Benim arz etmek istediğim konu ise şudur. Bu konuda, ahaliyi “öfke” olarak ABD’ye yönlendirerek, sadece bu şekilde doğru hedefe ışık tutulmuş oluyor mu?.. Yoksa bu durum, “Nasıl olsa ABD’ye karşı adım atmak zor olduğu için, asıl düşmanın da perdelenmesi”ni yaratmıyor mu!?. Daha net olarak. Düşmanın ne kadarı Kandil’de, ne kadarı bizim topraklarımızda?.. Kandil’dekini orada Barzani-Talabani ve de ABD barındırıyorsa, düşman kendi topraklarımızda nasıl barınıyor. Irak’tan sırtlandığı silahları, mayınları Cudi’ye, Tunceli, Giresun kırsalına kadar, elini kolunu sallaya sallaya nasıl getiriyor?.. Bu nokta zurnanın zırt dediği yerdir ve çok önemlidir. Düşman Türk topraklarında çok sinsi bir politika izlemektedir. Birincisi, devlete, asker polis odaklı silahlı saldırı, ikincisi de Türk-Kürt çatışması, bölge halkının kimliğini, ülkenin öteki vatandaşları ile bir çatışma çerçevesine oturtma.. Ne yazık ki, ülkeyi yönetenler, saldırı başladığından beri bölge halkını terör çetesinin kuşatmasına terk etmişlerdir!.. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt’ın “Orada mikrop kapmamış insanlarımız var” cümlesini başa alarak, şu sözlerini bir durum tespiti olarak aktaralım.. “Biz hiçbir zaman bölge halkını potansiyel terörist olarak görmedik. Elbette destekleyen var, ama ‘çok büyük kesimi kontrol altına aldı’ denirse, bu uygun olmaz kanaatindeyim. Orada mikrop kapmamış insanlar, dünyanın en iyi, en vefalı insanlarıdır.” PKK saldırılarında, çok sayıda Kürt vatandaşın can verdiğini, sadece Şırnak’ta 500’e yakın vatandaşın kurşunlanarak öldürüldüğünü de hatırlatarak ana konuya dönelim.. Gene Orgeneral Büyükanıt’ın sözlerinden bilgilenerek. “Terörist ne yiyecek ne içecek, diğer destek malzemelerini nasıl alacak? Bunları besleyen unsurlar teröre destek veren işbirlikçilerdir. Bu işbirlikçiler genellikle yerleşim yerlerindedir. Köyde olduğu gibi şehirde de var. Teröre vurulacak en önemli darbelerden bir tanesi bu işbirlikçilerin mümkün olduğu kadar tesirsiz hale getirilmesidir. Köyün muhtarı, köyün imamı mayın yerleştiriyor. Resmen olmuş bir olaydır. Şirvan’da, üç subayın şehit olduğu olay.. Mayının asfalt dökülmeden önce zemine yerleştirilmiş!..Bu patlayıcı oraya yerleştirilirken asfaltı dökenin bundan haberinin olmaması mümkün değil.Tunceli’deki karakol baskınında araba patlatılırken, iki taraftan karakola ateş ediliyor.. Ateş edilen noktalardan birinin karakol yakınındaki köyün kahvehanesinin hemen yanı.. Her gün hayvanlar otlatmaya çıkarılırken o gün koyunların ahırda
 tutulduğu tespit edildi.. Yani, işbirlikçi ile uğraşmak kolay bir şey değildir” İşte bu sözler, Kandil’den daha önemli olan düşmanın birinci dereceden yerini işaret eden sözlerdir. Kandil’e bakıldığı gibi, tedbir almanın daha kolay olduğu bu yöne bakılmalıdır.. Bakılacak yer bellidir de, kim bakacak.. İşbirliğinin odağında “siyaset” vardır, dokunulmazlık zırhı, AB koruması vardır!.. Bu durum çocuklarımızın canından önemli kabul edilmektedir!.. |