TÜRKİYE-IMF ilişkileri, bugüne kadar Türkiye’nin aleyhine gelişti. Ancak, bugüne kadar yine dünya ekonomik konjonktürü, 2001 krizi sonrası ekonominin iç dinamikleri, sıcak para, ekonomide suni bir iyileşme yarattı... Bu durum ekonomik gerçeklerin saklanmasına imkân hazırladı. 1) IMF’nin getirdiği ekonomik maliyetlerden birisi 2000 Kasım ve 2001 Şubat krizidir. IMF’nin 1999 yılı sonunda ilk stand-by düzenlemesinde şart koştuğu “sabit kur” olmasaydı, geçmişteki sözkonusu krizler de olmazdı. 2) IMF’nin zorunlu tuttuğu iktisat ve maliye politikalarının getirdiği diğer maliyetler, iç ve dış borç riski, kur riski ve işsizliktir. Bunlar içinde borçlarda gerçek durum şudur: A- Fon’a tefeci faizi verdik IMF’DEN aldığımız krediler için şimdiye kadar yaklaşık 6 milyar dolar ödedik. Stand-by kredilerine yıllık yüzde 6... Acil krediler için yüzde 8 faiz ödedik. Masraflar ve diğer yüklerle yıllık yüzde 8 faiz yüzde 10’a çıkmaktadır. Oysa ki IMF’nin kendisi aldığı kredilere yüzde 1 veya 2 faiz ödemektedir. B- Siyasi tavizin aracı IMF’NİN yaptıkları ve şimdi de Türkiye gerçeği, ABD ve diğer zengin ülkelerin artık IMF’yi politik bir kurum olarak kullanmaya başladıklarını gösteriyor... Mamafih, Dünya Bankası’nın eski başekonomisti Stiglitz’de, 2004 yılında “11 Eylül saldırı sonrası Türkiye’ye verilen 10 milyar dolar ve tezkere oylama öncesi verilen 8.5 milyar dolar kredinin de politik içerikli” olduğunu söylemişti. C-Özellikle borçlandırdı 2001 yılında bankaların 12 milyar dolarlık kısa vadeli sendikasyon kredilerinin, ertelenme şansı varken, IMF bunu kullandırtmadı. Fon’a devredilen bankaların borçlarını Hazine ödedi. Bankaların sermayesini güçlendirme yasasıyla bir kısmı yine Hazine desteği ile ödendi. Bankaların dış borcu sosyalize edildi. D- AKP gerçeği sakladı 1) GEÇMİŞ açıklamarda faiz dışı fazla ve büyüme oranı toplamı reel faiz oranından büyük olursa, faiz yükünün azalacağı iddia edildi. Yani, Faiz dışı fazla oranı yüzde 6.5 (Faiz dışı fazlanın GSMH’ya oranı) Ortalama büyüme oranı yüzde 5.5 Toplam reel faiz ödeme kapasitesi yüzde 12. Eğer reel faiz oranı yüzde 12’nin altına çekilirse, iç borç stoku azalacaktır. Bu resmin görünen yüzüdür... Resmin gerçek yüzü farklıdır... Resmi rakamlara göre reel faiz hep yüzde 12’nin üstünde oldu. 2) Yine resmin görünen yüzüne göre, her yıl iç borç anapara stoğunun, iç borç faizi ile bütçe açığı arasındaki fark kadar azalması gerekir. Borç stoğu artıyor HESAP şöyledir... Hazine, anapara ödemeleri ve bütçe açığı kadar borçlanıyor... Buna mukabil bütçeden faiz ödüyor... Gerçekte ise, Hazine yalnızca iç borç anapara ve bütçe açığı kadar değil, daha fazla borçlandı. Zira şimdiye kadar Hazine, Fon’daki bankaların mevduat ve borç ödemeleri için borçlandı... Fon’daki bankaların sermayelerini güçlendirmek için borçlandı... Yap-işlet-devret geri alım vaadleri için borçlandı. Örneğin İzmit Belediyesi, Yuvacık Barajı için 1 milyon dolar ödedi. Daha da ödeyecek... Kefil olduğu belediyelerin ve üniversitelerin ve diğer kamu kurumlarının dış borçlarını ödemek için borçlandı. Ziraat ve Halk Bankası’nın sermayesini güçlendirmek için Hazine kağıt verdi. Bu nedenledir ki faiz dışı bütçe fazlası tutmasına rağmen, iç borç stoku arttı. Özetle IMF de hesapları kağıt üstünde yapıyor... Ve yaptırıyor... Küllerini de halının altına attırıyor. Gerçekte ise iç borç stoğunun artışı durdurulamaz bir sürece girdi. (Tercüman) |