ABD, Irak bataklığından kurtulmanın yollarını arıyor. Ancak 2003 yılında başlattığı Irak Savaşı’nın; bugünkü sonucunu kestiremeyen ABD Başkanı George W. Bush, olanlar karşısında, gücünü yitiren başkanlara verilen “Topal Ördek” lakabından çok, adeta “Şaşkın Ördek”e dönmüş durumda. ABD Kongresi’ni oluşturan Senato ve Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğunun muhalefetteki Demokrat Parti’ye geçmesi, Cumhuriyet partili Bush’un işini daha da zorlaştırdı.
Savaşın başladığı günden, bugüne kadar yüz binden fazla Iraklı hayatını kaybetti. Buna karşın, Irak’ta istikrar sağlanamadı. Her gün “canlı bombalar” onlarca masum insanı öldürüp, Irak’ta bir “iç savaş” başlattı. 2003 yılından bu yana ölen ABD askerinin sayısı ise 3 bin 600’ü geçti. ABD halkından ve Kongre’den gelen baskılar yüzünden Bush yönetimi; “Irak’tan nasıl çıkarız?”ı ciddi, ciddi konuşmaya başladı. Irak’ta istikrar sağlanmadan, ülkeyi adeta bir enkaza çevirdikten sonra kaçmayı hedefleyen ABD, “160 bin askeri nasıl ve nereden çıkarırız?”ı planlamaya çalışıyor. Burada yine 2 yol akla geliyor: 1. Savaşın başlatıldığı bölge olan Güney’deki Kuveyt’ten. 2. ABD askerinin geçişine izin vermeyen Kuzey’deki Türkiye’den...
Bu tartışma, önceki gün Demokrat Partili başkan adayları arasında da tartışıldı. Kimisi; “Türkiye, topraklarının kullanılmasına izin verir” derken, kimisi de “vermez” diye fikir belirtti. Görünen o ki; öyle ya da böyle, ABD için Irak’tan çekilme süreci bir süre sonra başlayacaktır. Şimdi çeşitli kanallardan Türkiye’de nabız yoklayan ABD yönetimi, durum ciddileşince kapımızı çalacaktır.
Türkiye’den de bu konuda çeşitli sesler yükselmeye başladı. Bazıları; “Eğer izin verirsek, bunu kendi lehimize çevirecek birtakım anlaşmalarla yapalım” derken, bazıları da; “savaş başlamadan önce, askerlerin Kuzey’den geçişine izin vermedik. Şimdi niye verelim?”diye görüş bildiriyor. SONUÇ: ABD, Irak’tan çekilmeye karar verirse, askerlerini geçirmek için, kapısını ilk çalacağı ülke Türkiye olacaktır. Buna hazırlıklı olalım...
Milli damatların işi zor! İstanbul’da bugün bir düğün var. ABD’den “damat” mı alıyoruz, yoksa onlara “gelin” mi veriyoruz, artık onun kararını siz verin. Bildiğiniz üzere; ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Matt Bryza ile Hudson Enstitüsü adlı düşünce kuruluşundan Zeyno Baran evleniyor.
Zeyno; son dönemdeki çıkışlarıyla Türkiye’nin gündemine oturan bir uzman. Zeyno Baran aynı zamanda; 70’li yılların başındaki Günaydın gazetesinin efsane kadrosunun Atina muhabirliğini yapan rahmetli Ahmet Uran Baran’ın da kızı... “Zeyno ile Matt’i, Allah bir yastıkta kocatsın” dileklerimizi sunduktan sonra, biz asıl konumuza gelelim. Bizim damadın işi bir hayli zor!
Eğer ABD Dışişleri Bakanlığı’ndaki görevinden ayrılıp özel sektöre geçecekse sorun yok. Ancak bakanlıkta kalacaksa, “eşinin Türk olması yüzünden” bazı çevrelerin tepkisini çekebilir. Zaten Bryza bunun sıkıntısını bildiği için, daha şimdiden bazı hassas görevleri reddetmeye başladı bile. Matt Bryza; kendisine önerilen ABD’nin Kıbrıs Rum kesimi büyükelçiliği görevini kabul etmedi. Çünkü ettiği takdirde; mutlaka “Türkiye yandaşlığı” suçlamalarıyla karşı karşıya kalacaktı. Bu da onu; “işini yapamaz” pozisyonuna sokacaktı. Nitekim Bryza’nın adı bir dönem de; ABD’nin Ermenistan elçiliği için ortaya atılmış, bilinen nedenlerden dolayı vazgeçilmişti.
Gelelim ikinci damada... Türkiye-AB Karma Parlamento Komistonu Eş Başkanı Joost Lagendijk de NTV Brüksel muhabiri Nevin Sungur ile bir yıl kadar önce evlendi. Onun da düğünü kız evinde; yani İstanbul Pera Palas Oteli’nde yapılmıştı. Lagendijk evlendiğinde; “Milli Damat” olarak anılmasının nasıl bir duygu olduğunun sorulması üzerine, “Sokaktaki insanların bana ‘Enişte’ demesinden gurur duyuyorum” demişti.
Joost Lagendijk; AB-Türkiye ilişkilerinde tarafsızlığını sürdürürken bile, zaman zaman yine malum çevrelerin kafasında, bir “acaba” sorusu oluşuyor. Yazının başlığında da belirttiğimiz gibi; ne yaparlarsa yapsınlar, bizim “Milli Damatlar”ın işi oldukça zor.
Siyasette “Kelimeleri seçmek” büyük bir maharet ister Sİyaset; gerçekten soğukkanlı ve kelimeleri adeta bir cambaz üslubuyla kullananların işidir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan maalesef, soğukkanlı değil. Kelimeleri kullanmayı ve söylediği sözlerin nereye varacağını kestiremiyor. Başbakan Erdoğan’ın; Hürriyet yazarı Bekir Coşkun’a söylediği, “Cumhurbaşkanını beğenmiyorsan, çek git” sözünden bahsediyoruz. Rahmetli Turgut Özal bile; kendi cumhurbaşkanlığına “alışamadım” diye tepki koyanları ülkeden kovmamıştı. Oysa Coşkun; “Gül, benim cumhurbaşkanım değil” konulu yazısını birkaç gün önce yazmıştı. Başbakan, bu yazıyı beğenmediğini veya tepkisini göstermek istiyorduysa, o talihsiz açıklamayı yaptığı ana kadar düşüneceği çok zamanı vardı. Ne söyleyebileceğini iyice tartabilirdi. |