BENCE, Emin Çölaşan’ın o gazeteden kurtulmasının hayırlı tarafı çok olacaktır... Artık Emin Çölaşan’ın eli daha da rahatlamıştır ve bizler kendisinden daha yoğun biçimde bilgileneceğiz göreceksiniz... Örneğin, ele almak için bir türlü fırsat bulamadığı çok büyük bir hortumcunun marifetlerini belgeleriyle öğrenmeye başlayabiliriz... Kimdir derseniz “anladın sen onu” derim!..
Gene de “sen söyle” derseniz “90’lı yılların başından itibaren daha büyük adımlar atan, mavi akımdan banka oyunlarına, ballı devlet ihalelerinden, arazi kapatmaya, borsa döviz vurgunlarına şöyle bir odaklanıverin” derim şimdilik... Bu yüzden Çölaşan’ın “kürek”ten kurtuluşu, elinin serbest olması, bundan sonrası için daha önemlidir... Kaybeden gazetesidir... Rakamlara göre yüzbin kadar bir okuyucu kaybından söz ediliyor... İnternet ortamında, gazetenin okunmaması, satın alınmaması için yoğun kampanyalar yürütülüyor... Gazete bu kayıpları azaltmak için yoğun kampanyalara başladı... Kuşe kağıda kadın ilaveleri çıkarıyor ve bu ilavelerde, nasıl makyaj yapılarak daha güzel olunacağı anlatılıyor... Haberciliğe de daha bir hız verildi... Bu “hızla” üretilen haberler, okuyucularından büyük rağbet görüyor... Bu çerçevede topluma yeni şöhretler, topluma örnek olacak (!) yıldızlar kazandırılıyor, okuyucuların onlarla ilgili konularda bilgi sahibi olmaları için elden ne gelirse yapılıyor!.. Örneğin, helada dipilen sarhoş kızın Ege’nin ortasında cinsel sapıkların mekanı olarak bilinen Yunan adasında sütyeni fora ederek nasıl uluslar arası piyasalara açıldığını ballandıra ballandıra anlatıyor... Atatürkçü yazarı, hırsızın uğursuzun peşinde kalem oynatan yazarı tasfiye ederek kaybettiği tirajı, işte böyle baldır bacak, belden aşağı kalite ile kapatmaya çalışıyor... Bu da bir nevi kömür torbasıdır!.. Al kömür torbasını ver oyunu!.. Al sana bol nay nay nom, ver benim tirajımı!.. Tirajdan önemli ne var ki?!. Tiraj yoksa işler!.. Tirajı diri tutacaksın ki, iktidarla denge çabalarına yardımcı olsun... Tirajı kaybedersen, iktidar seni sallamaya başlarsa Allah esirgesin!.. Neden “Allah esirgesin”in cevabını da buranın eski çalışanından öğrenelim... Fatih Altaylı “Türk Time” adlı internethaber gazetesinde şöyle diyor... “Hürriyet ve Aydın Doğan, Türkiye’nin yeni siyasi döneminde farklı bir yayın politikası izlemeyi düşünüyor olmalılar. Bu politika, Türkiye’nin yükselen değerlerini kucaklamak, gerek gördüğünde baskı uygulamaktan çekinmeyeceğini göstermiş bir iktidarla fazla itişmemek ve gerçek muhalefet yapmak yerine iktidarı çok da zedelemeden “Muhalefet yapıyormuş gibi görünmek” olacak gibi duruyor. Kendi penceresinden bakınca Aydın Doğan kendini haklı görüyordur. Çükü Doğan Grubu, mali açıdan 5 yıl öncesine göre daha güçlü. 2000’li yılların başında ciddi miktarda borçları olan, likidite sorunu yaşayan, sağlıksız büyüyen Doğan Grubu, 2000’lerin ilk 7 yılında mali sorunlarını büyük ölçüde aştı. Banka borçlarıyla varlıkları arasında düzgün bir orantı kurdu. POAŞ’ı bedavaya getirdi. Dışbank’ı iyi bir fiyata sattı. Ancak şimdi bambaşka sorunlarla karşı karşıya. POAŞ’ta bizim ortaya çıkardığımız vergi kaçağı grubu sarstı. Aynı şirkete EPDK’nın kestiği ceza sorun yarattı. Daha vahimi, henüz bir işlem yapılmamış akaryakıt kaçakçılığı dosyaları var. Özellikle sonuncusu Doğan’ın başını hayli ağrıtabilir. 1 yıl önce yapılan baskınlarda elde edilen veriler, TBMM’nin hazırladığı rapor ‘Kararlı bir iktidar’ tarafından Doğan’a yönelik bir silah olarak kullanılabilir. Böyle bir durumda müeyyideler hayli ağır. Aydın Doğan işte bu nedenlerle iktidarlarla iyi geçinmek zorunda. Kabadayılık artık zor. Hürriyet’in yayın politikası bu nedenlerle yeni dönemde ciddi farklılıklar gösterecektir...” Demek ki durum vahim!.. Bu vahim durum nasıl atlatılacak?.. “Güç” korunarak... Gücü korumak için de dürüst gazeteciyi kovalayacaksın, hela orospusunun sütyenine sarılacaksın!.. Bu kadar basit!.. |