20 Ağu 2007

Aydin Dogan’in AKP’ye hediyesi

BANA GÖRE

Aydın Doğan’ın AKP’ye hediyesi

16.08.2007

SIRRI YÜKSEL CEBECİ
sirriyuksel.cebeci@tercuman.com.tr


HÜSAMETTİN Cindoruk, “Bu Meclis, bu cumhurbaşkanını eski Anayasa’ya göre seçemez. O zaman Anayasa değişikliğini niçin yaptı? Ana muhalefet partisi, Anayasa Mahkemesi’ne giderse bu seçim sürecini durdurabilir” demiş.




Milletvekilliği, siyasi parti genel başkanlığı, TBMM Başkanlığı da yapmış tecrübeli bir devlet ve siyaset adamının bunları söylemeye hakkı yok mu?
AKP’lilere göre, yok!
“Demirel gibi Cindoruk’un da beyni sulanmış” diyorlar.
Demirel kim?
Milletvekili, parti genel başkanı, başbakan ve cumhurbaşkanı olarak, ömrünü ülke hizmetinde geçirmiş yaşayan en tecrübeli devlet ve siyaset adamı...
“Beyni sulanmış” dedikleri 84 yaşındaki Sayın Demirel’in zekâsının, bilgisinin ve hafızasının yüzde birine sahip olsalar gam yemeyeceğiz.
Cehalet ve bağnazlık, zekânın ve bilginin karşısında kabalaşmaya mahkumdur.
Mantıklı bir görüş, mantıklı eleştiriyi gerektirir.
Mantıklı eleştiri yapabilecek bilgi ve zekâya sahip değilseniz, muhatabınızı “beyni sulanmış” diye suçlama kolaylığına kaçmaktan başka ne yapabilirsiniz ki?
Susarsınız, değil mi?
Bunlarda o erdem de yok.
Komünist bile olduk
AKP’li Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, başkentlileri yaklaşık iki hafta susuz bıraktı.
“Sadece başınızı yıkayın” ya da “tatile çıkın” gibi saçma sapan önerilerle de, susuz bıraktığı Ankaralıları çileden çıkardı.
Biz de haklı olarak, Sayın Gökçek’e ağır eleştiriler yönelttik, hatta istifa etmesi gerektiğini söyledik.
Ne komünistliğimiz kaldı, ne ateistliğimiz...
Melih Gökçek gibi dini bütün (!) bir belediye başkanını eleştirmek haddimiz değilmiş!
“Vermeyince Mabut, neylesin Mahmut”muş!
Daha neler, neler...
Tehditler, hakaretler, küfürler...
Eleştiriye tahammülsüzlüğün böylesini şimdiye kadar görmemiştik.
İlahlar kurban isteyince
AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül, birkaç gün önce, Başbakanlık Basın Sözcüsü Arif Beki’yi, haklarındaki olumsuz yayınları engellemediği için azarlamıştı.
Basın özgürlüğünün tehlikede olduğunu gösteren bu azarlamaya, basın meslek örgütlerinden ciddi bir tepki gelmedi.
Nasıl gelsin ki, Türkiye’de “Türk medyası” değil, sadece “Aydın Doğan medyası” kaldı. Yani, “Mütareke basını...”
O da gerekeni yapıyor.
Emin Çölaşan’dan başlayarak, AKP’yi eleştiren gazetecilere yol vermeye başladı.
Sabah’ta Fatih Altaylı, Hürriyet’te Emin Çölaşan susturuldu.
TMSF’nin elindeki Sabah Grubu ile Aydın Doğan’ın mülkiyetindeki Doğan Grubu’nda bundan sonra hangi cesuryürek AKP’yi eleştirebilir?
Emin Çölaşan’ın Hürriyet’ten kovulması, AKP’nin seçim zaferine Aydın Doğan’ın en büyük hediyesi oldu.
Sırada bakalım kim var?