1 Ağu 2007

Turkiye, bir yol ayrimina kayiyor

Mehmet Ali BİRAND

mabirand@e-kolay.net

Türkiye, bir yol ayrımına kayıyor


AKP’nin yüzde 47 oranında oy kazanmasının artçı depremleri sürüyor. Bu sonucun Türkiye’de neleri değiştirebileceğini yeni yeni gözlemliyoruz. Büyük değişimleri beraberinde getirebilecek ve Türkiye’yi düzlüğe çıkarabilecek veya son derece kavgalı bir sürece sokabilecek. Her şey AKP’nin tutumuna bağlı. Duyarlı olabilirler, değişimi iyi yürütebilirlerse, Türkiye’nin önünü açarlar. Aksi halde, yine kriz dolu bir beş yıl geçiririz.

Ak Parti’nin (AKP) seçimlerde elde ettiği sonucun artçı depremleri sürüyor. Durumu yavaş yavaş anlıyoruz. AKP’liler de yavaş yavaş hazmediyorlar. Günler geçtikçe, bu sonucun neleri değiştirebileceği daha iyi algılanıyor.

Seçim öncesinde yaşanan tartışmalar, zorlamalar ve seçim sonrasındaki gelişmeler, Türkiye için önümüzdeki dönemde çok derine inen değişimlerin sinyalini veriyor.

En önemli yol ayırımı da, Anayasa konusunda olacak.

Türkiye’nin nasıl ve kimler tarafından yönetileceği ele alınacak. Sistem ince ayardan geçecek.

Bu ince ayarın kanlı mı, yoksa kansız mı olacağı belli değil.


Visit Zazzle.com!
Türkiye’nin anayasaları oldum olası otoriter rejimler tarafından yazılmıştır.

Cumhuriyetin ilk anayasasından başlayın ve en sonuncusu sayılan 12 Eylül Anayasası’na kadar hemen hemen tümünde ilginç bir denge gözetilmiştir. Politikacılara güven duyulmadığından dolayı, adına demokrasi denilmekle birlikte, seçilmişler daima atanmışlar tarafından denetilecek şekilde bir sistemin oluşturulmasına dikkat sarf edilmiştir.

YÖK’e olağanüstü yetkiler verilmiş ve üniversitelerin denetimi bu kuruma bırakılmış.

Cumhurbaşkanlığı’nın yetkileri arttırılmış ve Özal ile Demirel’e kadar, askerlere bırakılmış.

Milli Güvenlik Kurulu oluşturulmuş ve ülke yönetimine ortak edilmiş.

Bürokrasi, özellikle güvenlik bürokrasisi koruma altına alınmış.

Özellikle 12 Eylül Anayasası, Kürt sorununu ve laikliğin korunup kollanmasını askere bırakmış.

İşin ilginç yanı, bu anayasaların asker tarafından topluma zorla kabul ettirilmemesidir. Örneğin, en katı ve kısıtlayıcı maddeleri bulunan 12 Eylül Anayasası yüzde 90’ı aşan bir oy oranıyla kabul edilmişti.

Ancak çok sürmedi. Elbise, kısa süre sonra dar gelmeye başladı. Demokrasi geliştikçe, hükümetlerin şikayeti arttı. Sıkıştıkça orası burası değiştirildi ve yamalı bohçaya dönüştürüldü ve sonunda değişim zamanı geldi. Siyasetçiler bunca yıldır, askerin vesayeti veya denetimi altında çalışmaktan hep şikayet ederlerdi, ancak ya işlerine geldiğinden veya gereken ortamı bulamadıklarından son adımı atamazlardı.


Transparent Language
AKP, hükümet ettiği süre içinde sık sık askerle ters düşmemiş olsa veya seçim öncesindeki Cumhurbaşkanlığı olayını yaşamamış olsaydı, belki diğerleri gibi hareket edebilirdi. Düzene göz yumar ve işini yürütürdü. Hele bütün yukarda saydıklarımı yaşadıktan sonra, bir de yüzde 47’lik bir oy oranı yakalayamasaydı da, düzene belki de boyun eğerdi.

Ancak, bugünkü AKP, artık bundan iki ay önceki AKP değil.

Tayyip Erdoğan da artık eski Tayyip Erdoğan değil.

Bambaşka bir ortamdayız.

Türkiye’yi temelinde değiştirebilecek bir adımı atmaları gerektiği görüşündeler. Türkiye’yi gerçekten sivil bir demokrasiye taşıyabileceklerine ve bu fırsatın iyi kullanılması gerektiğine inanıyorlar.

Askeri vesayeti bitirmeye ve Türkiye’yi çağdaş ve sivil bir anayasaya kavuşturmayı düşlüyorlar.

Bu iş hiç kolay değil. Büyük zorluklarla karşılaşacaklar.

Acaba kavgalı mı olacak, yoksa sulh içinde mi gidecek, belli değil.

Eğer Anayasa’yı kendi ideolojilerine uygun şeklide değiştirmeye kalkışmazlar ve gerçekten uzlaşı aralarsa başarabilirler. Aksi halde, bu girişim karakolda biter ve Anayasa’ya bir daha yıllarca el atılamaz.

* * *

KÜRT SORUNU DA NASİBİNİ ALABİLİR…

Eğer Anayasamız gerçekten değiştirilecek, Avrupa kriterlerine uygun duruma sokulacaksa -ki, bence başka hiç çaremiz yok- tüm alışkanlıklarımızı değiştirmek zorunda kalacağız.

Düşünün, YÖK’ü geçerli kılan düzenleme kalkacak… Milli Güvenlik Kurulu’nun konumu daha da değişecek… Cumhurbaşkanı’nın yetkileri tekrar ele alınacak… Askerin sistemi denetlediği maddeler kaldırılacak.

Adeta bir devrim yaşanacak.

AKP bu değişimi iyi yönetebilecek mi?

Gerçekten bir uzlaşı arayacak mı?

Yoksa, “Benim istediklerim bunlardır…” diye, yüzde 47’lik oy oranına sırtını dayama yöntemini mi seçecek?

Bu soruların yanıtı yok.

Her şey Tayip Erdoğan’ın yaklaşımına bağlı.

Bu olayın sadece AKP’ye mal edilmemesi gerekiyor. Hepimizi kucaklayan, ülkenin önünü açan bir yaklaşımla ele alınması şarttır.


Usenet Binaries: Anonymous downloads at DSL Speed
Yapılacak değişiklikler, Kürt sorununun da önünü açabilir. Ülkenin toprak bütünlüğünü güvence altına alacak ve aynı zamanda Kürt kökenli vatandaşlarımızı da rahat ettiren düzenlemelerin önü açılabilir.

Aşırı denetimlerden vazgeçilebilir. Daha esnek, daha insancıl bir yaklaşımla, eski katı yönetim veya denetim sisteminden uzaklaşılabilir.

AKP’nin nasıl bu değişimi iyi hazmetmesini, sadece kendini değil, toplumun tüm kesimlerini dikkate almasını bekliyorsak, muhalefetin de (MHP ve CHP) aynı duyarlığı göstermesi gerekiyor. Eğer bu değişim süreci bir hesaplaşmaya dönüşürse, işte o zaman hepimize yazık olur.