1 Ağu 2008

'Kiskaca' alinan AKP icin cizilen 'yol' haritasi ve kandirilan kitleler

İsrafil K.KUMBASAR
israfilkumbasar@yenicaggazetesi.com.tr
Yazı Tarihi: 01/08/2008

'Kıskaca' alınan AKP için çizilen 'yol' haritası ve kandırılan kitleler

Ve Tayyip Erdoğan, ‘gölgelerin’ üzerine geldiği en zor zamanlarda, ‘güneşin’ doğuşuna bir kez daha şahit oldu.
Yargıtay Başsavcısı tarafından ‘laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline geldiği’ gerekçesiyle AKP hakkında 14 Mart 2008 tarihinde açılan davayı sonuçlandıran Anayasa Mahkemesi, ‘6’ya karşı’ 5 oyla ‘kapatma’ yerine ‘ihtar’ kararı verdi.
‘Dünya şartlarını’ ve ‘iç piyasaları’ gözönünde bulunduran karar, ‘perde arkasını’ dikkatle okuyanlar için hiç de şaşırtıcı olmadı.
ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Mark Parris, 15 Temmuz 2008 tarihinde yaptığı açıklamada, aynen şu ifadeleri kullanıyordu:
- “Bir ay öncesine oranla kapatmanın önüne geçecek çözümün ortaya çıkması olasılığını bugün daha yüksek görüyorum.”
Kulislerde ise şu söylentiler dolaşıyordu:
- “Kapatılsın oyları 6’da kalacak, en az 7 evet oyu gerektiği için AKP kapatılmayacak. AKP bundan sonraki süreçte laikliğe duyarlı kesiminlerin güvenini yeniden kazanabilmek için daha dikkatli hareket etmek zorunda kalacak.”
Gelinen noktadan çıkarılacak kesin sonuç şu:
- “AKP, kendisine çizilen yol haritasının dışına çıkamaz. ABD/AB/İsrail eksenindeki teslimiyet politikaları çerçevesinde istediğini yapabilir. Ama ‘İslamı’ çağrıştıran bir icraata asla imza atamaz.”

* * *

29 Temmuz 2008 tarihinde The İndependent gazetesinde yer alan başyazıda, ‘Türkiye’ye biçilen rol’ hakkında aynen şu ifadelere yer veriliyordu:
“Müslüman, demokratik, laik, ekonomik açıdan istikrarlı ve AB ile Ortadoğu’yu birbirine bağlayan bir ülke yaratma projesi, Türkiye’yi bugün dünyanın en önemli siyasi deneyi konumuna getiriyor. Ve bu proje çöküşün eşiğinde.
Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede kökleri siyasal İslam’a dayanan, demokratik yollardan seçilmiş bir hükümetin ortaya çıkışı, devasa ekonomik, sosyal ve ekonomik ilerlemeyle birarada gerçekleşti. Bu ilerlemenin büyük kısmının motoru AB üyeliği ihtimaliydi. Dünyanın en önemli siyasi deneyi çöpe atılacak.”
Tayyip Erdoğan, bir süre önce kendisini ‘yüksek profilli küresel şahsiyet’ olarak nitelendiren ABD derin devletinin yayın organlarından Newsweek dergisine ‘AKP iktidarının misyonunu’ aynen şöyle açıklıyordu:
- “Türkiye’de İslam, demokrasi, laiklik ve modernite arasında bir denge sağlayarak, zor bir şeyi başardık. İnsanların dine ilişkin tutumları değişti. Kentleşme, artan zenginlik yaşam tarzlarında farklı bir anlayış getirdi. Terminolojiyi değiştirdik. Mesela artık cami yerine ibadethane terimini kullanıyoruz. Türkiye, İslam dünyasının geri kalan kısmı için bir ilham kaynağı haline geldi.”

* * *

Anayasa Mahkemesi kararı, ‘istismar’ ettiği kitlelere karşı Tayyip Erdoğan’ı iyice rahatlattı.
Kararın açıklanmasından sonra yaptığı ilk açıklamada, aynen şu ifadeleri kullandı:
- “AKP olarak bu sıkıntılı süreci milletimize ‘bedel ödetmeyecek’ şekilde yönettik. Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devlet olan Cumhuriyetimiz için yola devam diyoruz. Bu yol AB’ye tam üyelik yoludur. Gerekçeli kararı en iyi şekilde değerlendireceğiz. Olması gereken ne ise onun etrafında çalışmamızı sürdüreceğiz.”
Öyle görülüyor ki Erdoğan, yeniden ‘balkona’ çıkıp kendisini iktidarda tutan güçlere ‘minnet borcunu’ ödemek, üzerinde demoklesin kılıcını sallandıranlara ‘kendini kabul ettirebilmek’ için sürdürdüğü politikalarına aynen devam edecek.
Artık Allah’ın bir kulu karşısına çıkıp da “Sana oy verip ‘çözüm’ bekleyenlerin ödediği, yoksa ‘bedel’ değil midir?” diye hesap soramayacak.
“Söz verdiğiniz şu başörtüsü, imam hatipler ve kuran kursları meselelerine artık bir çözüm bulun” deme cesareti gösterenleri ise, “Bak kardeşim, izin verdiler de yapmadık mı, provokatör müsün nesin?” diye azarlayacak.
Bugüne kadar Erdoğan’a umut bağlayan kitleler de, “Ne yapsın adamcağız, çözecek ama izin vermiyorlar, biraz daha bekleyelim.” diye kendi kendilerini kandırmayı sürdürecekler.

* * *


‘Durmak’ yok, ‘yükü tutmaya’ devam...
Bugüne kadar kıllarını kıpırdatmayıp, hep ‘olağanüstü gelişmelerden’ medet uman muhalefete mensup ‘tembel’ ve ‘beceriksiz’ siyasiler, artık bundan sonra kendi ülkelerinde ‘parya’ muamelesi gören sessiz çoğunluğun karşısına yüzde yüz ‘milli’ ve ‘yerli’ olan somut plan ve projeler ile çıksalar iyi ederler.
Aksi takdirde AKP ‘15 yıl daha’ iktidarda.