19 Nis 2009

Ecevit'i kim öldürmek istedi?

Sabahattin ÖNKİBAR
sonkibar@gmail.com
Yazı Tarihi: 19/04/2009

Merhum Ecevit’in hastalık ve hastane günleri benim işim gereği saat saat izlediğim dönemdi. Buradan hareketle de şahit olduklarımla yapılan spekülasyonları bu Pazar sizinle paylaşmak istiyorum.
Önce bir gerçeği ortaya koyalım.
Doğrudur; sayın Ecevit’in sağlık sorunları sebebi ile Başbakanlığı layıkıyla yapamadığı ve bu bağlamda İstanbul dükalığı ile bazı emekli askerlerin çekilmesi gerektiğini dillendirdiği vakıadır.
Dahası, Ecevit ve hatta MHP’siz bir iktidar modelinin hayata geçirilmesi için Frankfurt’ta Yılmaz, Çiller ve Tayyip Erdoğan üçlüsü ile hasbihal edildiği de yazılıp çizilmiştir.
Ancak bütün bu doğrulara karşın Ecevit’in tedavi için gittiği Başkent Hastanesinde öldürülmek istendiği iddiaları ise uçuk bir komplo teorisi bile olamaz!
Öyle, çünkü böyle bir iddia sadece Mehmet Haberal ve hastanesine yapılan soyut bir iftira değil aynı zamanda insanlık suçudur.
Sadece Haberal Hoca’ya değil, Ecevit’in sağlığı ile ilgilenen 10 kişilik malum hekim konseyi de bu ithama ortak edilmiştir.
Sorarım size, Ecevit’in “Türkiye’nin 10. Cumhurbaşkanı sen ol” diye teklif götürdüğü Mehmet Haberal gibi dünyanın kabul ettiği bir büyük hekimin böyle bir alçaklığı yapması için nasıl bir çıkarı ve hesabı olabilir?
O Haberal ki bu ülkenin en tepe makamına adaylık teklifini “Teşekkür ediyorum, onur duydum ama ben organ nakli yapmaya ve hayat kurtarmaya devam edeceğim” deyip geri çevirerek bir makam ve hesap içinde olmadığını fiili olarak göstermiş bir isimdir.
Evet ,soruyorum böyle biri üstelik fiili olarak bir hekim heyetine teslim ettiği kutsal hastasını nasıl öldürtmek isteyebilir?
Ama spekülasyonlar var diyebilirsiniz!
Doğrudur var!
Hele hele Başkent hastanesinden ayrıldıktan sonra iyileştiği efsaneleri de üfürülmüyor değildir ama hakikat bu değil.
Ecevit’in hastalığı sürecinde ABD’ye yaptığı son seyahata ben de katılmıştım.
O seyahat sürecinde Ecevit tabir yerinde ise bomba gibi sağlıklıydı ve herkes bu fotoğraftan hareketle tevatürler üretiyordu.
Konuyu seyahat dönüşünde birkaç hekimle ben de konuştum.
Söyledikleri şuydu:
- “Ecevit’e ABD seyahatını çıkartabilsin diye kortizon yüklediler. Kortizon, kısa bir süreliğine zindelik verir lakin üç ay sonra göreceksin Başbakan elden ayaktan düşecek. Oysa Başkent hastanesindeki tedavi kalıcı sağlığı içindi. O, hastaneden ayrıldı ve yanlış olan kortizon tedavisine dönüldü.”
Sonuç aynen söylendiği gibi oldu ve Ecevit üç ayı bile bulmadan Başbakanlığın merdivenlerinden dahi çıkamaz oldu.
Hadisenin özeti, o günleri yaşamış biri olarak gözlemlerimin ışığında budur.
Hal böyle iken bir takım çevrelerin aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen, konuyu çarpıtmak istemelerini anlamış değilim.
Hele hele Recai Birgül ile Zeki Sezer’i hiç mi hiç anlamış değilim.
Eski koruma yeni DSP mebusu Recai Birgül, eğer böyle bir kuşkusu var idi ise bunu 8 yıl boyunca neden TBMM gündemine getirmedi? Öyle ya sen sıradan biri değil, koca bir mebussun!
Aynı şekilde Zeki Sezer şimdi kafa bulandıracağına ve konunun üstünden prim yapmaya çalışacağına 8 sene niçin sustu ve varsa bir şüpheyi dillendirmedi ve de harekete geçmedi?
Ayıp çok ayıp! Kaynak:Yenicag